Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızada ki hatıra ya hayaldeki ümittir
  BİLGİSAYAR TARİHİ ÜZERİNE NOTLAR
 

BİLGİSAYAR TARİHİ ÜZERİNE NOTLAR (I) Beyaz tavşan gözlüklerini taktı ve “Nereden başlayayım Majesteleri?” diye sordu. “Ta Baştan başla” dedi Kral, alçak fakat sert bir ses tonuyla, “ve devam et sona gelene kadar” () Hiç birşey bilgisayardan daha fazla modern yaşamı etkilememiştir. Daha iyi veya daha kötü bilgisayarlar yaşamımızı etkilemekte, hesaplama işlevinin dışında, süpermarkette ürünlerin scan edilmeseinden fatura hesaplamasına ve stok kontrolüne, ATM mekineleri ile bankacılık işlemleri yapabilme dahil olmak üzere, günümüzde çok değişik alanlarda toplumun her kesimine hizmet vermektedir. Bilgisayarların yaşamımız üzerindeki etkisini ve gelecekte yaşamımızda yapacağı etkileri anlamak ve takdir etmek için, geçirdiği aşamaları görmek gerekir. 1945 yılında A.B.D. Hükümeti tarafından yayınlanan bir raporla düzenlenmiş olan bilgisayarların temel spesifikasyonları günümüzde de hala yaygın bir şekilde takip edilmektedir. O zamandan günümüze kadar meydana gelen yenilik ve değişiklikler iki kategoride toplanabilir: Bunlardan birincisi, bilgisayarı oluşturan elementlerde meydana gelen ilerlemelerdir ki, hızlı işlemciler, geniş depolamam kapasitesi, gelişmiş fiyat/performans gibi. İkinci kategori bilgisayarın işletim modundaki ilerlemedir ve bunda sürükleyici güç, hükümet tarafından finanse edilen akademi çevresidir. Bu tür ilerlemedeki beş önemli örnek ise, yüksek seviyeli programlama dilleri, real-time bilgisayar, zaman paylaşımı, networking ve grafik özelliklere dayalı insan-bilgisayar iletişimidir. İnsanlar Bilgisayarların Görevlerini Görürken... İkinci Dünya Savaşı sıralarında bilgisayar sözcüğünün Oxford İngilizce Sözlük’te anlamının “hesap yapan insan; hesap makinesi; bir gözlemde, ankette vs. hesap yapmak için istihdam edilen insan” olarak yer aldığı; elektronik bilgisayarların da bilgisayar görevini gören insan ile büro memurlarının görevini birleştirdiği söylenebilir. Bilgisayar görevini gören insanları kullanarak geniş ölçekte veri işleme işlemlerini organize etme teşebbüsleri, ilk olarak logaritmik ve trigonometrik tablolar gibi matematiksel tabloların oluşturulması olmuştur. Bunlar zaman kazanmada çok önemli fonksiyon görmekle birlikte, genel amaçlı tablolar idi. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, geniş ölçekli veri işleme fikri çok yaygın olmamakla birlikte, bu işlem çoğunlukla manuel olarak yapılmaktaydı. Bu konudaki en önemli örnek, Londra’daki bankerlerin birbirlerine karşı olan çeklerini karşılıklı olarak ciro ettikleri “Clearing House” olmuştur. Burada 1839 yılında bir yılda karşılıklı olarak hesaplanan para 954 İngiliz Poundu idi ve geniş bir odada bankaların memurları tarafından yürütülen bu işlemin tutarı günümüzün parası ile 250 milyar A.B.D. Dolarına denkti. Bu konudaki bir diğer örnek olan, İngiltere’deki Merkezi Telgraf Ofisi’nde 1875 yılında 1200 kişi istihdam edilirken, 1900’lü yılların başında istihdam edilen kişi sayısı 4.500’ü günlük gönderilen telgraf sayısı da 120.000-165.000’i bulur. 18 ve 19. yüzyıl arasında veri işlemede hemen hemen hiçbir ofis makinesi kullanılmamakta, bugünkü ofislerde bilgisayarlar tarafından yapılmakta olan rutin işler o zamanlarda istihdam edilen kişiler tarafından yürütülmektedir. Avrupa ile kıyaslandığında A.B.D. veri işlemede, çok daha sonraları sahneye çıkmıştır. Bunun nedeni ise, o zaman A.B.D.’nin ekonomik gelişmede, Avrupa’yı 20-30 yıl geriden takip etmesiydi. İngiltere, Almanya ve Fransa 1830’lu yıllarda endüstrileşirken, A.B.D. hala bir tarım toplumudur ve endüstrileşmesi, Sivil Savaş sonrası başlamış olmakla birlikte bu gecikme, A.B.D.’ye yeni ofis teknolojilerini kullanma avantajını da beraberinde getirmiştir. Veri işlemenin çok yaygı olduğu bir diğer birim de, A.B.D. İstatistik Bürosu’dur ve burada çalışan kişi sayısı 1870 sayımında 438, üretilen istatistik raporu 3.473 sayfadır. Üretilen istatistik raporu 1880 yılında 21.000 sayfaya ulaşmıştır. Üretilen istatistiki bilginin çokluğunu ve bundan kaynaklanan problemleri gören ve buna çözüm arayan kişi, delikli kartları üreten ve daha sonra da IBM’in kuruluşuna kadar uzanan International Tabulating Machine firmasını kuran Herman Hollerith olur. Hollerith’in fikirlerini pratiğe dökmesi ve düşündüğü makinenin üretilerek istatistikte kullanılması 1890 sayımını bulur. Delikli kart kullanarak yapılan sayım sonucu istatistik 6 hafta sürer ve bu sürenin sonunda sonuç açıklanır. Bu istatistiği işlemek 2.5 yıl sürer, bir önceki sayımdaki sürenin 7 yıl olduğu ve sayımın delikli makineler sayesinde 5 milyon A.B.D. Doları daha ucuza geldiği göz önüne alınırsa Hollertih’in makinelerinin ne kadar iş yapacağı o zaman ortaya çıkar. Hollerith bu sistemi nasıl keşfettiğini de bir röportajda, tren kondüktörünün biletleri işaretlemek için kullandığı bilet delme işleminden esinlendiğini açıklar. Ofis İşlemleri 19. yüzyılın sonlarında ofis makineleri üreten firmaların ürünleri, ofislerde 3 önemli işlev görmekteydiler. Remington daktilo üreticisi olarak doküman hazırlanmasında ve bilgilerin dosyalanmasında; Burroughs firması hesap makinesinde ve IBM ise delikli kartlarda liderdi. Şimdinin, geçmiş tarafından şekillendirildiğinin en iyi örneğini daktilolarda görmek mümkündür. Hala gerek daktilolarda ve gerekse bilgisayar klavyesinde harflerin dizilişini belirtmek için kullanılan QWWERTYUIOP (kısaca Q klavye) Remington tarafından 1874 yılında üretilen ilk daktilolarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu dizilişin nedeni daha önce üretilen daktilo klavyelerinde, yazım sırasında harflerin birbirine geçerek sıkışmaya neden olmasıdır, başka herhangi bir nedeni yoktur. 1874 yılında ilk daktilolar üretildiğinde, henüz daktilo için pazar bulunmamakta, muhabirler, avukatlar, yazarlar ve editörler bireysel olarak kullanmaktadırlar. Bunlardan Mark Twain olarak da bilinen Samuel Langhorne Clemens şöyle yazar: “Beyler, lütfen benim böyle bir makineye sahip olduğumu ifşa etmeyin. Kesinlikle daktilo kullanmayı bıraktım. Çünkü kime daktilo ile yazı yazdımsa hepsinden de, yazmak için kullandığım makineyi tanımlamamı isteyen mektuplar aldım. Bu tür mektuplara karşılık yazmak ve insanların böyle merakını uyandıran bir makineye sahip olduğumu bilmelerini istemiyorum." Bir süre sonra daktilolar için pazar oluşur ve giderek genişler, yıl 1890’a geldiğinde ise Remington firması yılda 20.000 adet satmakta, daktilolar bireysel olarak kullanılan makine olmaktan çıkıp küçük ve orta büyüklükteki işletmeler içinde kullanılan bir ofis makinesine dönüşmektedir. 1900 yılı nüfus sayımına göre ise, A.B.D.’de 112.000 adet daktilograf bulunmakta ve bunların 86.000’i kadınlardan oluşmaktadır. 1920’li yıllarda, artık daktilografların tamamına yakını kadınlardan oluşmakta ve bir feminist yazar bunu "Kadının yeri daktilosunun başıdır.” şeklinde alaya almaktadır. Bilgisayar teknolojisinin başarılı olmasında ofis makinelerinin önderlik yaptığı 3 nitelik önemli olmuştur: Ürün mükemmelliği ve düşük üretim maliyetleri Ürünü satacak satış organizasyonlarının mevcudiyeti Çalışanların teknolojiyi kullanmalarını mümkün kılacak eğitim organizasyonu Daktilolar bilginin dokümanlaştırılmasına yardım ederken hesap makineleri de bilginin işlenmesine yardımcı olmuştur. İlk pratik yazar kasa 1879 yılında, Dayton’da lokanta işletmecisi James Ritty tarafından bulunmuştur. Günümüzde kullanılan yazar kasa ile aynı işlevi gören yazar kasayı keşfe zorlayan neden ise, James Ritty’nin garsonlar tarafından alınan hesapların bir kısmının cebe indirilmesiydi. James bu icadını sonraları, John H. Patterson’a satar ve Patterson, günümüzde birçok yerde ATM makineleri de dahil olmak üzere yazar kasa sektöründen bilgisayar çağına dönüşüm yapabilen National Cash Register (NCR) firmasını kurar. Patterson çok geniş eğitim ve satış ağı kurarak 1910 yılında, yılda 100.000 yazar kasa satmaktadır ve yıl 1922’de ise, 2 milyonuncu yazar kasasını satar. Delikli kartları üreten Hollerith’in firmasının başına, NCR’ın patronu Patterson tarafından işten atılan Thomas J.Watson getirilir ve Watson 1924 yılında bu firmanın ismini Internatiomal Business Machines (IBM) değiştirir ve anons eder, “Her yerde IBM makineleri kullanımda olacak. Güneş asla IBM’in üzerine batmayacak.” Babbage, İngiliz Hükümeti’nin desteğiyle 1820’li yıllarda başladığı ve yaşamı boyunca tamamlayamadığı, Farklılık Motoru ve Analitik Motor olmak üzere 2 hesap makinesi icat eder. Analitik Motor’daki en önemli konu, hesap işlemlerinin rakamların hafızalanmasından ayrı olmasıydı. Farklılık Motorunda ise, bu ikisi birbirine oldukça yaklaşmaktadır. 1935-45 yılları arasında, gerek IBM, Remington ve NCR gibi firmalarca ve gerekse AT&T ve RCA gibi araştırma laboratuarlarında yaklaşık 10 tane bilgisayar yapılmış olmakla birlikte, bunlar tablo yapmada ve balistik hesaplamada kullanılıyorlardı ve bunların en başında da IBM tarafından Harvard Üniversitesi için 1937-43 yılları arasında yapılan Harvard Mark I isimli bilgisayar gelmekteydi. Bu makine 5 ton ağırlığında, bir mühendislik abidesiydi ve 5 beygir gücüne sahip elektrik motoru ile sanki “Ondokuzuncu yüzyıl İngilteresi’nin tekstil makinesini” andırıyordu. Bu bilgisayar (makine) 72 rakam saklayabiliyor ve saniyede 3 toplama veya çıkarma işlemi yapabiliyordu. Bir çarpma ise 6 saniye alıyor, logaritmik veya trigonometrik hesaplar ise, bir dakikadan fazla zaman almakta idi. Programlanması ise, 3 inç genişliğinde delikli kartlardan oluşan kağıt bantlar üzerine yapılmıştı. Bu makinenin önemi ise hızından değil, tamamlanmış olan ilk tam otomatik makine olmasındandı. Makine 1943 yılında gizli olarak test edilmeye başlanmasına rağmen, 1944 yılında Harvard Üniversitesi’ne aktarılmış, kamuoyuna açıklandıktan sonra ise, American Weekly dergisi makineyi “Harvard’ın Süper Robot Beyni” ve Popular Science Monthly ise "Robot Matematikçi bütün cevapları biliyor.” şeklinde tanıtılır. Harvard Mark I çalıştığı 15 yıl boyunca çok fazla faydalı olmamasına rağmen, bilgisayar çağı için üretilen ve kullanılan ilk tam otomatik makine olarak çok önemli bir kilometre taşını oluşturmaktadır. İkinci Dünya Savaşı, sonuçlarını geniş ölçüde teknolojik araştırma ve teknolojik gelişmelerin belirlediği bilimsel bir savaştır. Bu konuda en önemli iki program, atom bombasının geliştirildiği Manhattan Projesi ile MIT’de geliştirilen radardır. Bu kapsamda yürütlen projelerde çalışan John Mauchly’nin 1942 yılında yayınladığı, Yüksek Hızlı Vakumlu Tüplerin Hesaplamalarda Kullanımı’na ilişkin notlar, elektronik bilgisayar projesi için gerçek bir başlanğıç noktasını oluşturur. Bu notlar 1943 yılında, Proje PX, yani ENIAC (Electronic Numerical Integrator and Computer) olarak hayata geçer. ENIAC 18.000 vakumlu tüpü, 70.000 resistörü ve 6.000 düğmesiyle, daha önce üretilen tüm makinelerden daha kompleks bir yapıya sahiptir. Projeyi yürüten ekibin Von Neumann ile karşılaşması projenin geleceği açısından önemli değişikliklere neden olur. Neumann, gelince ENIAC’ın eksilerini görür: çok az hafıza (10 rakam), çok fazla vakumlu tüp (ortalama 10 dakikadan az bir zamanda tüp yenilenmesi) ve çok uzun yeniden programlanma. Bu yeni bir proje olan Projet Y, EDVAC (Electronic Discrete Variable Automatic Computer)’ın doğuşunun habercisidir. Von Neumann 1945 yılında EDVAC üzerine ilk raporunu yayınlar. Bu raporda yer alan makine yapısı, günümüzde bilgisayar uzmanlarınca Neumann Mimarisi olarak da anılmaktadır. 1946 baharında ENIAC tamamlanır ve savaş da bitmiştir. Makinenin ürettiği 150 kilowatlık ısı için 20 beygir gücünde 2 tane vantilatör çalışmaktadır. 1946 yılında ENIAC’ın üretiminde bulunanlardan 2 kişi bir şirket kurar ve İstatistik Bürosu için makine üretmek için anlaşırlar. Bu makine UNIVersal Automatic Computer (UNIVAC)’tır. UNIVAC’ın en önemli özelliği ise, depolama için delikli kartlar yerine manyetik bantları kullanacak olmasıdır. Daha sonra firma, BINAC (BINary Automatic Computer) üretmeye karar verir. Ancak üretilen BINAC makineden istenilen sonuç alınamaz ve firma yeniden UNIVAC’a döner. 1950’li yıllara gelindiğinde bilgisayarlar esas olarak, tekrar bilgisayar üreticileri ve işletme kullanıcıları tarafından üretilmeye başlanır. 1943 yılında Watson, Araştırma Geliştirme Birimi yöneticisine "dünyadaki en iyi elektronik profösörünü bulup IBM için getirmesini" ister ve 1945 yılında IBM Profösör Wallace Eker’i kiralar. 1947 yılında CPC (Card Programmed Calculator) üretilir ve 1949 yılında müşterilere gönderilir. Bu arada, UNIVAC’ı üretecek firma sahipleri firmayı IBM’e satmak isterler, ancak bu mümkün olmaz ve Remington firması bu firmayı satın alır. 1950’nin yazında UNIVAC tamamlanır. Makinedeki 5.000 tüpün ürettiği sıcaklık 120 kilowattır. “Çalışanlar ilk kravat ve ceketlerini çıkarırlar, bunları birkaç gün sonra diğer kıyafetler takip eder ve nihayet iç çamaşır ile çalışmaya devam edilir.” Testlerden başarılı bir şekilde çıkan UNIVAC, Remington tarafından 1952 yılında CBS televizyonunun ikna edilmesi sonucu başkanlık seçimlerinin tahmininde kullanılır. Seçimden aylar önce program hazırlanarak daha önceki seçimlerdeki örnekler de dikkate alınarak sonuçlar tahmin edilmeye çalışılır ve UNIVAC ilk tahminini akşam 8.30’da yapar: Eisenhower’ın 438 delege, Stevenson’un ise 93 delege alacaktır ve Stevenson’un kazanma şansı sıfırdır. Ancak bu tahmin, seçimden önceki gün Gallup ve Roper firmalarının yaptığı kamuoyu yoklamalarının tam tersidir. CBS yetkilileri düşünüp taşındıktan sonra böyle bir sonucu açıklayamayacaklarına karar verirler ve bunun üzerine UNIVAC’ın operatörlerinden parametreleri ayarlamalarını isterler. Akşam 9.15’te CBS açıklar. Eisenhower 8’e 7 seçimi alacaktır. Oysa, seçim sonucu UNIVAC’ın tahminine çok yakın çıkar ve Eisenhower 442’ye 89 kazanır. Bilgisayarın ilk kez seçim gecesi komuoyu ile tanıştırılması, bilgisayar tarihi açısından önemli bir hamledir. O zamana kadar halk, bilgisayarı duymuş, ama görmemiştir ve bilgisayar UNIVAC’tır. IBM, UNIVAC’ın bu başarısına karşı, birçok yönden UNIVAC’tan üstün olan 702 model Electronic Data Processing Machine üretir. 1950 yılında ticari anlamda üretilmiş hiçbir bilgisayar bulunmazken, 1960 yılında 5.000 bilgisayar A.B.D.’de bin veya ikibin bilgisayar da diğer ülkelerde bulunmakta ve bu rakam 1970’te A.B.D.’de 80.000 iken, diğer ülkelerde 50.000’i bulur. 1960’ın sonunda IBM’in satışları 7.2 milyar ABD Doları, çalışan sayısı 250.000’i ve pazar payı %70’i bulmuştur. IBM bir yandan ürün hattında bilgisayardan yana dönüşüm yaparken, öte yandan yılda %15-20 oranında büyümektedir. 1960 yılında IBM, bilimsel kullanıcılar için, veri işleme müşterileri için, büyüklü küçüklü olmak üzere 7’den fazla farklı modelde bilgisayar üretmektedir. Ancak başta yazılım olmak üzere bir çok uyum problemi yaşanır. IBM her ne kadar yazılım problemini RPG (Report Program Generator) ile çözerse de, tam anlamıyla istenilen sonuçların alınmadığı kanaatine ulaşılır. Yeni bir proje başlatılır ve bununla, yeni makinenin tüm ürün yelpazesi ile uyumlu olması, bir makine için program yazıldıktan sonra yeni makine için tekrar program yapılmaması gibi konular amaçlanır. NPL (New Product Line) isimli proje yaklaşık 5 milyar A.B.D. Doları tutarındadır ve Fortune dergisi muhabiri Tom Wise projeyi "IBM’in 5 milyar $’lık kumarı” başlığı ile duyurur ve ekler: “İkinci Dünya Savaşında Atom Bombasının yapıldığı Manhattan Projesi bile bu kadar paraya mal olmamıştı.” Projenin direk araştırma masrafları 500 milyon $’dır. Üretilecek makineye bütün ürünleri kapsaması anlamında System/360 adı verilir. Bu ürüne talep o kadar fazla olur ki, IBM 9.000 siparişin yarısını dahi üretemez. System/360’in 3. yılında, IBM’in bu üründen geliri proje gideri olan 5 milyar doları aşar. System/360’ın IBM’i, IBM yapan ürün olduğu söylenir. Ürünün, eksisi ise zaman paylaşımı niteliğine sahip olmayışıdır. 1970’li yılların ortalarında, bilgisayar teknolojisi sektör olarak otomobil ve petrolle birlikte, dünyanın en önemli endüstrilerinden birisi konumundadır. A.B.D.’de üretilen her 120$’ın 1$’ı bilgisayar sektöründendir. 1976 yılına gelindiğinde IBM, dünyada mainframe (anaçatı) bilgisayar pazarının 3’te 2’sine sahip olmakla birlikte, global bilgisayar pazarında payı %50’ye, 1985 yılında ise %25’e düşer. Bu düşüşte yönetim anlayışı, pazarlama organizasyonu ve tekelci yaklaşımlarına tepkiler gibi faktörler etkili olur. Yazılım İlk hafızalanmış program, 1949’da Cambridge EDSAC bilgisayarda kullanılır. Önceleri programlardaki hatalar, sadece hata olarak adlandırılmasına rağmen, sonraları program hatalarına "bug", hataları düzeltmeye de "debugging" denilmeye başlanır. 1953 yılına gelindiğinde, programlama araştırmalarının merkezi İngiltere’den A.B.D.’ye taşınır. Bilgisayarların sürekli olarak tekrar programlanmasına en önemli çözüm 1953 yılında IBM’de 29 yaşındaki proje lideri John Backus’tan gelir. John’un ürettiği program Formula Translator, kısaca FORTRAN’dır. Çok başarılı bir programlama dili olan FORTRAN hala kullanılır. 1966 yılında FORTRAN, American NationalStandars Institute tarafından resmi olarak standartlaştırılan ilk programlama dili olur. FORTRAN bilimsel uygulamalar için standart dil olurken, COBOL (COmmon Business Oriented Language) A.B.D. Hükümeti tarafından yaratılır. Genel kamuoyunun yazılımdan kaynaklanan bir hatanın etkisini gördüğü en önemli olay, A.B.D. tarafından Venüs gezegenini keşif için dizayn edilen Mariner 1 isimli uzay aracının yörüngesinden çıkmasıdır. 22 Temmuz 1962 sabahı uzaya fırlatılan araç kalkıştan 4 dakika sonra yörüngesinden çıkar ve herhangi bir zarar vermesine izin verilmeksizin hemen imha edilir. Olayın araştırılması sonucunda, FORTRAN dilinde yazılan programda bir eşitlikte kullanılan yanlış bir karakterin bu sonuca yol açtığı ortaya çıkar. 1968 yılında Almanya’nın Garmisch kentinde düzenlenen bir konferansta ilk kez yazılım mühendisliği kavramı kullanılır ve bu konferans programlama kavramında yazılımı gerçek bir disiplin altına alan kültürel bir değişiklik başlatır. Yapısal Programlama deyimi ilk kez 1971 yılında icat edilen Pascal dilinde kullanılır. Bu deyim aynı zamanda A.B.D. Savunma Bakanlığı tarafından güvenlik gerektiren kritik yazılımların yazıldığı Ada programlama dilinde de yer alır. Kişisel Bilgisayarlar Günümüzde bilgisayar denildiğinde, bir çok insan masasının üzerinde kullandığı kişisel bilgisayarı düşünür ve bu kişisel bilgisayarın ticari veri işlemede kullanılan bilgisayarlarla herhangi bir direk ilişkisi yoktur. Kişisel bilgisayarlar, kesinlikle farklı bir kültürün ürünüdür ve gelişiminde zaman paylaşımın, BASIC programlama dilinin, UNIX’in, mini bilgisayarların ve yeni mikro elektronik aletlerin etkisi olmuştur. Zaman paylaşımlı bilgisayarlar, birden fazla kullanıcının aynı bilgisayarı kullanmasına olanak veren ve her bir kullanıcının kendisini sistemin tek kullanıcısı olarak görmesini sağlayan sistemdir ve bu sistem MIT de 1961 yılında geliştirilmiştir. 1964 yılında geliştirilen BASIC (the Beginners All-purpose Symbolic Instruction Code), üniversite öğrencilerinin kendi programlarını geliştirmelerine olanak sağlamalarına yönelik geliştirilen basit bir programlama dilidir. 1970’li yıllarda her bilgisayar üreticisi, eğer eğitim pazarında ürününü pazarlamak isterse, müşterisine bir BASIC translatör de sağlamak zorundadır. BASIC programlama dilinin sahneye çıkışından önce 2 tür bilgisayar kullanıcısı vardır: diğer insanlar için program geliştiren profesyonel bilgisayar kullanıcıları ve acemi bilgisayar kullanıcıları. BASIC 3. bir grubu yaratır. Bu, bilgisayarlarını kişisel bir bilgi aracı olarak gören ve kendi programlarını geliştirenlerin oluşturduğu bir gruptur. Zaman paylaşımlı bilgisayar fikrinden sonra, 1962 yılında A.B.D. Savunma Bakanlığı’nca Advanced Research Projects Agency (ARPA) projesi geliştirilir. O zamanlar bu proje az bilinmesine rağmen, kültürel etkisi büyük olur. ARPA Projesi’ne önceleri Sovyetler Birliği’nin ilk uydu fırlatmasından kaynaklanan 1957 yılındaki Sputnik Krizi’ne karşılık olmak üzere başlanır. UNIX işletim sistemi 1969-74 yılları arasında Bell Laboratuarlarında Ken Thompson ve Dennis M. Ritchie tarafından geliştirilir. C programlama dilinin kullanımı UNIX’in her türlü bilgisayar sisteminde kullanılmasını mümkün kılar. 1965 ve 1975 yılları arasında, dijital entegre devrelerin üretilmesi, bilgisayar fiyatlarında olduk düşüşler meydana getirir; 1970 yılında 1965 yılının gücüne sahip 200.000$ değerindeki mainframe bilgisayara denk minicomputer’ler 20.000$’a satılmaya başlanır. Minicomputer’ler daha çok A.B.D. elektronik sektöründeki minyatürleşmenin sonucudur. Minicomputer teknolojisi ile birlikte, değişim elde kullanılabilen elektronik hesap makineleri, dijital saatleri, video oyunları ve nihayet kişisel bilgisayarlar gelişir. 1950-65 arası dönemde, vakumlu tüplerden önce transistörlere, daha sonra da entegre devrelere (çiplere) geçiş olur. 1950’li ve 60’lı yıllrda elektronik endüstrisi 2 bölgede yoğunlaşır. Bralar Boston ve San Fransisco Körfez Bölgesindeki Silikon Vadisidir. İlk firmaların buralara yerleşmelerinin temel nedeni ise MIT ve Stanford gibi araştırma üniversitelerinin buralarda bulunmasıdır. MIT’den ayrılan Keneth Olsen ile Harland Anderson tarafından 1957 yılında Boston civarinda Digital Equipment Corporation (DEC) kurulur. DEC 1960 yılında ilk bilgisayarı olan PDP-I (Programmed Data Processor)’i üretir ve 125.000$’dan satışa sunar. O zamanlar bir bilgisayar yaklaşık 1 milyon $ değerindedir. Yıl 1965’te PDP-8 üretilir ve bu bilgisayar entegre devrelerin kullanıldığı, daha küçük ve daha ucuz bir bilgisayarın fiyatı sadece 18.000$ ‘dır. 1966 yılına kadar 800 adet PDP-8 satılır, gelecek on yıla kadar gündemde kalır ve bu süre içinde 30-40.000 sistem satılır. Bir çok üniversite ve araştırma laboratuarı bu makineden alır ve bu makine bilgisayarı hobi edinenler kültürü yaratır. 1960’lı yıllar entegre devre çiplerinin meydana çıkış gelişme yılları olur. İlk entegre devre çipi 1962 yılında askeriye için üretilir, üzerinde yaklaşık yarım düzine transistör bulunan bu çipin maliyeti 50$’dır. Çiplerin üretimi ve üzerinde barındırdığı transistör sayısı yıllar içinde katlanarak artarken, üretim maliyeti de aynı oranda düşer. Entegre devrelerin gelişimi, bilgisayar teknololojisinin ötesinde bir çok elektronik üründe önemli etkiler meydana getirir. Bunlardan birincisi, hesap makinesi endüstrisidir. Elde kullanılan ilk hesap makinesi 1971 yılında 100$’lık bir etiket fiyatıyla piyasayla tanışır ve yılı 1975’e geldiğinde fiyatı 5$’dır. Bir diğer sektör, dijital saaat sektörüdür. İlk dijital saat 1973 yılında 250$’dır ve denilebilir ki o tarihte bir dijital saaatin hesaplama gücü ENIAC bilgisayarın gücüne eşittir. Bu fiyat 1975’te 150 $’a düşer, şimdilerde ise birkaç dolardır. Elektronik entegre devrelerden önemli oranda etkilenen bir diğer sektör ise, video oyunları endüstrisidir. 1971 yılında kurulan Atari firması, ilk oyunu olan masa tenisi oyununu 1974 yılı Noel’inde piyasaya sürer, fiyatı 350$ olan bu oyun 1976’da 50$’a düşer. Şunu belirtmek gerekir ki, 1970’li yılların başında hesap makinesi, dijital saat ve video oyunları bilgisayar sektöründen oldukça ayrı ve bağımsız sektörler iken, 1970’li yılların sonunda, aynı mikro işlemci içinde birleşmişlerdir. 1971 yılında bulunan mikro işlemciler, 1973 yılına kadar yaygın değil iken 1979 yılında yıllık mikro işlemci satışı 75 milyonu bulur. Kişisel bilgisayarların gelişimi ile radyonun gelişimi arasında paralellikler bulunmaktadır. 1890’lı yıllarda şimdi dinlediğimiz radyo bilimsel roman konusu bir muammadır. Mors alfabesi yoluyla bir noktadan diğer noktaya kablosuz olarak ilk kez 1901 yılında, Guglielmo Marconi tarafından gerçekleştirilir. Guglielmo bu tarihte, S harfini sürekli olarak İngiltere’den Kanada’ya aktarır. Bu başarı firmaların ve telgraf şirketlerinin özel ilgisini çeker. Bir taraftan firmalar bunu kullanma yollarını araştırırken, diğer yandan hobi sahiplerinin dikkati de bu konuya yönelmekte, 1917 yılına gelindiğinde lisanslı amatör 13.581 operatör bulunmakta, lisanssızlarla bu sayı 150.000’i bulmaktadır. İlk radyo yayını fikri ise Birinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkar ve 1922-1924 yılları arasında A.B.D.’de radyo yayını yapan 564 radyo istasyonu vardır ve herbir radyo da 80$’a satılmaktadır. Radyo yayınlarının ortaya çıkışı 3 önemli noktayı gündeme getirir: Birincisi, radyonun uzun dönemde ortaya çıkaracağı önem başlanğıçta fark edilememiştir. İkincisi, radyonun yaygınlaşmasında en önemli aktör amatörler olmuş, bunlar ilk radyo alıcılarını kendileri yapmışlardır. Üçüncüsü, bir kere radyo yayını kurulduktan sonra, pazar dev firmalar (radyo üreticileri ve yayıncıları) tarafından ele geçirilmiştir. Benzer oluşumun, kişisel bilgisayarın gelişiminde de meydana geldiği anlaşılır. Mikro işlemcilerin olduğu piyasada, amatör bilgisayarcılar, kişisel bilgisayara dönüşümde önemli rol oynamışlar ve kişisel bilgisayar sektörü daha sonra IBM gibi devlerin oyunlarına sahne olmuştur. Kişisel bilgisayara olanak sağlayan teknoloji olan mikro işlemciler, 1969-71 yılları arasında İntel’de üretilir. 1968 yılında Robert Noyce ve Gordon Moore tarafından kurulan İntel, önceleri yarı iletken hafızalar ile hesap makineleri ve video oyunları gibi ürünlere çipler üretmektedir. 1971 yılında İntel açıklar: “Elektronik devrelerin yeni çağı...bir çipte programlanabilir mikro bilgisayar” ve bu 4004 model çipin fiyatı yaklaşık 1000$’dır. Bu çip bir kerede 4 bit veri işleyebilmektedir. İki yıl içerisinde, İntel bir kerede 8 bit işleyebilen 8008 modeli çıkarır. Belirtmek gerekir ki, bu bilgisayarlar, şimdi kullanmakta olduğumuz kişisel bilgisayarlar gibi değildi. Kağıt bant takılabilen, delikli kartlarda programı işletilen aletlerdi. 1975 yılı Ocak ayında mikroişlemciye dayalı ilk bilgisayar olan Altair 8800 yayınlanır, Popular Electronics dergisinin ön sayfasında. Bu makine demonte vaziyette ve bilgisayarı hobi edinenlerin kendilerinin parçaları bileştirebileceği türdendi ve fiyatı 400$’ın altındaydı. Bilgisayar içinde merkezi işlemcisi bulunan ön tarafında düğmeleri ve neon lambaları bulunan tek bir kutu içerisindeydi. Ne ekran, ne klavye ve ne de yeteri kadar hafızası vardı (sadece 256 bayt), faydalı bir şeyler yapmak için. Altair 8800 sadece, ön panelde yer alan düğmeler yardımıyla ikili sistem (binary) kodlarıyla programlanabiliyordu. 1955 yılında doğan Bill Gates, bilgisayarlarla olan ilk tecrübesini, 1969 yılında okul tarafından kiralanan bilgisayarda, BASIC kullanarak program yapmakla yaşar. Yakın arkadaşı Paul Allen’in de programlama tutkusu vardır ve Paul Washington State Üniversitesi’ne bilgisayar konusunda okumaya, Bill Gates de babasının etkisiyle Harvard da hukuk okumaya gider 1973’te. Bununla birlikte, Bill Gates geceleri hala programlama ile uğraşmaya devam etmektedir. Altair 8800 1975 yılında, Bill Gates ve Paul Allen’in hayatını değiştirir. Makineyi duyar duymaz ikisi birlikte, makineyi üreten MITS firmasına başvurarak makine için BASIC dilinde yazılım yazmayı önerirler ve ikisi birlikte Micro-Soft (- işareti sonra kaldırılı.) firmasını kurarlar. 1975 yılı Şubatında ilk programlarını yazarlar ve iyi bir işletmecilik örneği göstererek firmaya yazılımı her şeyiyle satmayıp, sadece royalti usulüyle satarlar. Yani firma Altair 8800 sattıkça Microsoft da kazanacaktır. 1975 yılının ilk üç ayında MITS firması 1 milyon $’lık sipariş alır. Mainframe bilgisayarların laboratuar ortamından işletme makinelerine dönüşümü yaklaşık bir on yıl alırken, kişisel bilgisayarların dönüşümü iki yılda olur. Bu hızlı dönüşümün nedeni de, gerekli olan klavye, ekran, disk sürücüler ve yazıcılar gibi alt sistemlerin zaten piyasada mevcut olmasıdır. 1976 yılına gelindiğinde, sadece bir kaç yazılım firması bulunmakta ve bunlar da çoğunlukla sistem yazılımı üretmektedir. En popüler ürünler ise, Microsoft’un BASIC programlama dili ve DEC’in CP/M işletim sistemidir. 1977 yılında, Microsoft’un 5 çalışanı bulunmakta ve yıllık satışları tutarı 500.000$ civarındadır. Aynı tarihlerde uygulama programları ise, oyun, eğitim ve işletme olmak üzere 3 temel pazarda boy göstermektedir. Oyun programları bir çok genç programcıyı harekete geçirir. İşletmeler için paket programların pazarı 1978-1980 yılları arasında gelişir. Bu konuda yaygın olarak kabul gören ilk uygulama programı şu anda kullanılmakta olan Excel programına benzer fonksiyonları görev VisiCalc programıdır. Kelime işlemci programların gelişimi ise, 1980 yılını bulur. IBM gelişmekte olan kişisel bilgisayar pazarının farkındadır ve kişisel pazara girmesinde, diğer firmalara nazaran önemli avantajları bulunmaktadır. IBM üreteceği kişisel bilgisayar için o sıralarda CP/M işletim sisteminin geliştirici Gary Kildall’a teklifte bulunur, ancak Gary teklifi reddeder, bu teklif-red hikayesinin bir çok versiyonu konuşulur ve IBM Microsoft’u tercih eder. Microsoft IBM ile anlaşma yaptığında, elinde henüz bir işletim sistemi bulunmamaktadır. Bill Gates yerel bir firmadan 30.000$ karşılığında, sonraları bilgisayarla ilgilenen herkesin dilinden düşmeyecek MS-DOS’a dönüşecek işletim sistemini alır. Bu işletim sistemi IBM tarafından satılan her kişisil bilgisayarla birlikte satılmakta ve Microsoft programın her kopyasından 10-30$ arasında bir royalti gelirir elde etmektedir. 1981 yılında ilk IBM kişisel bilgisayar, sonraları sadece kişisel bilgisayar olarak adlandırılan bilgisayarlar üretilir, 64 kilobayt hafıza ve floppy diskle birlikte 2.880$’dır. 1982-83 yıllarında IBM’in kişisel bilgisayarı endüstri standardı haline gelir, bir çok yazılım firması ürünlerini IBM kişisel bilgisayarı ile uyumlu olacak bir şekilde üretir ve 1983 Ocak ayında Time dergisi, yılın adamı olarak IBM PC’yi seçer.
 
  Bugün 3 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
DOST SITEMIZ İÇİN TIKLA
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol